Özgür Akıl: “ROJAVA PLÂNI: GÖLGE SAVAŞIN YENİ CEPHESİ”

Özgür Akıl: “ROJAVA PLÂNI: GÖLGE SAVAŞIN YENİ CEPHESİ”

Özgür Akıl: “ROJAVA PLÂNI: GÖLGE SAVAŞIN YENİ CEPHESİ”

Türkiye bir kez daha BOP’un tam ortasında mı?

Rojava’da “Devrim Konseyi” kuruluyor, petrol usulsüzce satılıyor, faturası yine bize mi kesilecek?

STRATEJİK PERSPEKTİF

1. Yeni Bir Eşik mi?

Ortadoğu yeni bir kırılma noktasına daha yaklaşıyor. Suriye ve Kuzey Irak, ABD-İngiltere eksenli “Büyük Ortadoğu Projesi”nin (BOP) yeni aşamasına ev sahipliği yaparken, İsrail ise bu sürecin taşeron uygulayıcısı konumunda. Ancak son gelişmeler, planların bölgesel gerçeklikle çeliştiğini gösteriyor.

2. Enerji Jeopolitiği ve Hedef Bölgeler: Doğu Akdeniz, Suriye, Kuzey Irak

ABD ve İngiltere’nin temel hedefi, Doğu Akdeniz ve Kuzey Suriye'deki enerji kaynaklarına doğrudan hâkimiyet sağlamaktır. Bu amaçla, YPG/SDG eliyle federatif bir yapı kurulması planlanıyor.

Ancak bu yapı ne siyasi olarak meşru ne de sosyolojik olarak sürdürülebilir. Suriye'nin milletleşme ve kurumsallaşma evrimini yaşamamış bir yapı olması, istikrar arayışlarını daima çıkmaza sürüklüyor.

3. Rojava’da Saatli Bomba: Çekilme Krizi ve Çatışma Eşiği

133 Arap aşiretinin ve Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu'nun (SMO), YPG’nin Deyrizor ve Haseke'den çekilmemesi halinde silahlı çatışmaya başlayacağı uyarısı, bölgede geri sayımın başladığını gösteriyor. YPG'ye ABD kanadından çekilme emri iletildiği iddia edilse de, örgüt bu çağrıyı reddetti. 2025 Eylül ortasında büyük bir çatışmanın yaşanması neredeyse kesinleşmiş durumda.

Bu kriz, sadece bölgesel bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda ABD, Türkiye ve İsrail üçgenindeki derin çatlağın yansımasıdır. İsrail’in Süveyda bölgesinde el-Şara yönetimini geri adım atmaya zorlaması, bu oyunun diğer yüzünü göstermektedir.

4. Türkiye’ye Rol Biçilen Yeni Oyun: Petrol Transferi Krizi

YPG/PKK kontrolündeki bölgelerden çıkarılan petrolün Türkiye üzerinden satıldığı ve bu satıştan elde edilen gelirlerin Türkiye hazinesi yerine belirli çıkar gruplarına aktarıldığı iddiaları, Türkiye’yi hem içeride hem dışarıda zor durumda bırakmaktadır. Bu durum, İran ambargosunda kullanılan klasik “önce ortak, sonra hedef” stratejisinin bir tekrarını andırmaktadır.

5. İç ve Dış Politika Arasındaki Uyum Sorunu

Türkiye'nin içeride “terörle mücadele” vurgusu ile yürüttüğü söylem, dış politikadaki bazı adımlarla çelişmektedir. ABD ve Fransa’nın YPG/SDG ile doğrudan temas yürüttüğü Paris görüşmeleri gibi diplomatik süreçlerden Türkiye'nin dışlanması, stratejik yalnızlığı artırmaktadır. Bu yalnızlık, Türkiye’yi daha kırılgan hale getirmektedir.

6. Suriye’nin Yeni Yönetimi: “Yedi Kocalı Hürmüz” Benzetmesi

Esad sonrası el-Şara yönetiminin karşı karşıya kaldığı manzara, tam anlamıyla çok aktörlü bir istikrarsızlık alanıdır. ABD, İsrail, Fransa gibi dış güçlerin yanında, içerideki YPG, Dürziler, Süryaniler, Esad yanlıları ve eski muhalif yapılar arasında dengede kalmaya çalışan muktedir olamayan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Bu durum, Suriye’nin kısa vadede demokratik bir dönüşüm yaşamasının önünde büyük engeldir.

7. İran ve Bölgesel Denge Çağrısı

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın Türkiye ile ittifaka yaptığı vurgu, bölgede yeni bir işbirliği ekseninin habercisi olabilir. Ancak Türkiye'nin ABD ve İsrail’den gelecek yaptırım tehditlerinden çekinerek keskin tutum sergileyememesi, bu fırsatın tam değerlendirilememesine neden olmaktadır.

8. ABD ve Türkiye: Ortak mı, Rakip mi?

ABD’nin SDG’yi siyasi muhatap haline getirme girişimleri, Türkiye'nin “terör örgütü” olarak tanımladığı yapının meşrulaştırılmasına hizmet etmektedir. Mazlum Abdi’nin el-Şara ile yaptığı gizli mutabakat, Türkiye’yi dışlayan süreçlerin en çarpıcı örneklerinden biridir. Paris’teki üçlü görüşmelere Türkiye'nin çağrılmaması ise bu dışlanmışlığın kurumsallaşmaya başladığını göstermektedir.

9. Sonuç: Milli Strateji Zorunluluğu ve Olası Müdahale Senaryosu

Suriye merkezli gelişmeler, sadece bir sınır güvenliği krizi değildir. YPG'nin silah bırakmaması ve SDG’nin dağıtılmaması durumunda, Türkiye’nin askeri müdahalesi kaçınılmaz hale gelmektedir. Ancak bu müdahalenin “Terörsüz Türkiye” projesini zora sokmaması için, diplomatik, sosyolojik ve askeri boyutları iyi planlanmalıdır.

Suriye’nin iç dinamikleri kırılgandır; bölgesel ittifaklar ise değişkendir. Türkiye, dışlanmaktan çok yön vermeyi hedeflemeli, siyasi vizyonunu milli egemenlik, bölgesel istikrar ve bağımsızlık temelinde yeniden inşa etmelidir.

Ek Not: Kamuoyu Ne Diyor?

• Basın: Türkiye’nin YPG petrolüne destek verdiği iddialarının yankısı büyüyor.

• Halk: Sosyal medyada “YPG ile mücadele mi, iş birliği mi?” sorusu yoğunlaşıyor.

• Akademi: Yeni Suriye yönetiminin çok aktörlü yapısına dikkat çekiliyor; “istikrar hayal” yorumları artıyor.

• Liderler: İran, Rusya ve Çin ile kurulacak stratejik bağların önemi tekrar gündeme taşınıyor.


Yazan: Özgür Akıl / Sosyolog – Stratejik Analist
Tarih: 29 Temmuz 2025

Scroll to Top