“MUHSİN YAZICIOĞLU İLE…”

“MUHSİN YAZICIOĞLU İLE…”

“MUHSİN YAZICIOĞLU İLE…”

Röportaj: M. Erhan Durukan

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009 tarihinde, Kahramanmaraş mitinginden Yozgat-Yerköy mitingine hareket etmek üzere içinde bulunduğu helikopterin düşmesi sebebiyle vefat etmişti.

Muhsin Yazıcıoğlu ile vefatından 19 ay, 23 gün önce; 2 Ağustos 2007 günü, Gaziantep Tuğcan Oteli’nde tanışmıştım.

Yazıcıoğlu ile saat 9.30’da Tuğcan Otel’de yapmış olduğu basın toplantısının akabinde vermiş olduğu randevu üzerine saat 15.00’te otel lobisinde görüştük.

Memleketi Sivas’tan bağımsız milletvekili olarak TBMM’ne girmeyi başaran Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı Muhsin Yazıoğlu ile röportajımız esnasında, BBP Genel İdare Kurulu eski üyesi Fevzi Koçoğlu ve BBP Gaziantep İl Başkanı İhsan Kaya da bizi izlemekteydiler.

Yazıcıoğlu’na röportaj sorularımı yöneltiyorum:

“Sayın Yazıcıoğlu! Sabahki basın toplantısında Kuzey Irak’a operasyonun şart olduğundan bahsetmiştiniz?”

“Evet… Kuzey Irak’a girmeye öteden beri taraftarım. Bu konuda pek değişmedim. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden şehit haberleri gelmeye devam ediyor. Bu devletin mutlaka oraya bir harekât yapması lâzım. Yoksa sizi, hiç kimse devlet olarak ciddiye almaz. Bana göre o noktaya gelindi.”

“Büyük Birlik Partisi’ni kısaca tanımlar mısınız?”

“Büyük Birlik Partisi, sadece seçimlere girip çıkmak için kurulmuş bir parti değildir. Zaten seçim sonuçları da tek kriter değildir. Biz fikrimizi, misyonumuzu yaşattığımız ve çizgimizi koruduğumuz sürece büyük ölçüde görevimizi ifa etmiş oluruz.

Türkiye’de siyaset yapanlar, Türkiye’de iktidara talip olanlar, şunu bilmelidirler ki, sorumluluk sadece 75 milyonla sınırlı değil, sadece Türkiye içinde yaşayanlarla sınırlı değil. İşte BBP olarak bizim sorumluluğumuz burada başlamaktadır. Ancak, başta Osmanlı hinterlandı, Türk İslam coğrafyası olmak üzere dünyanın hangi coğrafyasında mazlum bir millet varsa veya bir zulüm varsa onun sorumluluğunu da omuzlarımızda hissetmemiz, siyasetimizi de tavırlarımızı da duruşumuzu da ona göre şekillendirmemiz gerekiyor.

Demokrasiye tam olarak inanmış ve ona teslim olmuş bir siyasetçi olarak, bedeli ne olursa olsun doğruların yanında durdum.

Yurt dışına gittiğimde ne Türk hükümetinin politikaları, ne de hükümet hakkında konuşmadım. Buna rağmen milli politikadır ve içerde eleştiririz. Hükümetin yanlışlarını söyleriz. Ama dış politika nihayetinde milli politikadır.”

“Mayınların temizlenmesi konusunda neler söyleyeceksiniz?”

“TBMM’de hararetli tartışmalara neden olan, yıllardır çözülemeyen mayınların temizlenmesi konusunu ilk defa ben gündeme getirdim.

Maalesef, mayınların temizlenmesi gibi masum ve tüm dünyada kabul görmüş bir anlaşmanın hükümlerinden yola çıkarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nce kolayca yapılabilecek ve bütçemize küçük ölçekli yük getirecek temizleme işlemi, uluslararası ihalelere açılarak yabancıların emrine sunularak yeni bir peşkeş rezaletinin kapıları açılmıştır. Bunun adı verimli toprakları peşkeş çekmektir. GAP bölgesinde büyük ölçekte toprak alarak organik tarım yapan İsrail, şimdi de sınırlarımıza göz dikmiştir. AKP iktidarı toprakları yabancılara satıyor, satamadığını da 49 yıllığına kiralıyor. Toprak vatandır, vatan namustur, namus satılamaz ve kiralanamaz. Mücadele edeceğiz ve oyunu bozacağız.”

(Objektif - Ağustos 2007)

Scroll to Top