M. Erhan Durukan: “AJDA PEKKAN İLE…”

M. Erhan Durukan: “AJDA PEKKAN İLE…”

M. Erhan Durukan: “AJDA PEKKAN İLE…”

Zeki Müren: “Gel Ajda’cığım, gel hayatım, sen de benimle şarkı söyle!”

Röportaj: M. Erhan DURUKAN

“Gel Ajda’cığım, gel hayatım, sen de benimle şarkı söyle!”

Tuhaf ama gerçek; bu sözleri Zeki Müren söylüyor Ajda Pekkan’ın rüyasında... Ve Ajda Pekkan, dört gün sonra kendini Maksim Gazinosu’nda buluyor.

“Peki ama sesinizi daha önce dinlemişler miydi?”

“Anlatayım: Rüyayı gördüğüm günden sonra, Çatı da ilham Gencer Orkestrasıyla arkadaşlarımın ısrarı ile iki şarkı söylemiştim. Tesadüf işte. Beğenirler. Apar topar mukavele yapıldı. Şerif Yüzbaşıoğlu’ndan şan dersleri aldıktan sonra da tamamen değişik bir âleme geçiverdim…”

Ortadan uzun boylu bir kadındı Pekkan. Sapsarı saçları yumuşak bir akışla omuzlarına dökülmüştü. Vücudunun güzelliğini ortaya koyan daracık bir bluz ve yine aynı şekilde kot bir pantolon giymişti.

“Bugüne dek olan yaşantınızı kısaca anlatır mısınız?”

“l946’da İstanbul’da doğdum. Liseden ayrıldıktan sonra amatör olarak müzik hayatına atıldım. Bir ara film hayatına atıldıysam da, müziği çok sevdiğim için tekrar bu sanat dalını seçiverdim. Bildiğiniz gibi sekiz senedir sahnedeyim, Yunanistan’daki festivalde iki defa Türkiye’yi temsil ettim.”

“Hangi tür müzikten hoşlanırsınız?”

“Her türlü müzikten hoşlanırım.”

“Röpertuarınızı nasıl vücuda getiriyorsunuz?”

“Sevdiğim, halkın beğendiği şarkıları biraraya getirerek…”

“Ajda Hanım müsaadenizle suallerimi biraz da özel hayatınıza yönelteceğim.”

“Hay hay, buyurun…”

“Vücudunuzu nasıl formda tutuyorsunuz?”

“Bol yemek yemekle… Fakat her sabah jimnastik yaparım.”

“Gelecek hakkında tasavvurlarınız?”

“Şimdilik sadece mesleğimi düşünüyorum.”

“Ben de size amma sual soruyorum. Sıkılmıyorsunuz ya?”

“Ne münasebet…”

“Size göre ideal bir koca tipi nasıl olmalıdır?”

“Nefeslenmek için biraz durakladıktan sonra, sualimi cevaplandırdı:

“Ne desem boş. Allah nasıl isterse öyle olur. İnsan düşündüğünü bulamıyor çoğu zaman.”

Tecessümü frenleyecek yerde sual sormaya devam ettim:

“Aşk mı para mı?”

“Her ikisinden de azıcık…”

Tepeden iner gibi; “Oynadığınız filmlerde, aşk ve seks sahnelerini duyarak mı canlandırırsınız, yoksa angarya mı telakki edersiniz?” dedim.

Biraz geç intikal etti ve dudaklarının arasından çıkan şu sözlere mani olamadı:

“Karşımdaki rol arkadaşıma bağlı...”

Çatınarak bana baktı bir an. Bu defa kaçamak yapamamıştı. İçleri gülen güzel gözlerinde “Başka bir sualiniz var mı?” dercesine bir ifade seziliyordu.

Teşekkür ettim ve birkaç nezaket cümlesi sıraladıktan sonra veda ederek ayrıldım Ajda’dan…

YILLAR ÖNCE - YILLAR SONRA...

 

 

 

 

Scroll to Top