Özgür Akıl: “YENİ SURİYE GERÇEĞİ”

Özgür Akıl: “YENİ SURİYE GERÇEĞİ”

Özgür Akıl: “YENİ SURİYE GERÇEĞİ”

Stratejik Çerçeve: Suriye’nin Yeniden Şekillenen Dengelerinde Gerçekçi Çıkış Yolu

Suriye bugün, yalnızca coğrafi sınırların değil, toplumsal ve siyasal ilişkilerin de yeniden tanımlandığı çok katmanlı bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Bu dönüşümün özünü anlamak, ancak sahadaki güç dinamiklerini, yerel aktörlerin beklentilerini ve bölgesel rekabetin seyrini aynı anda okumakla mümkün. Bu nedenle ortaya konulacak her strateji, “gerçeklik odaklı diplomasi” ile “yerel aktör merkezli yönetilebilirlik” arasında hassas bir denge kurmak zorundadır.

Aşağıdaki stratejik çerçeve, Suriye’de sahayı yeniden çatışmaya sürükleyen dinamikleri azaltmayı, toplumsal kırılganlıkları yönetilebilir hâle getirmeyi ve bölgesel rekabetin etkilerini minimize etmeyi hedefleyen bir yaklaşımdır.

  1. Ademi Merkeziyetçi Güvenlik Mimarisi: Fiili Gerçeğin Kurumsallaştırılması

Suriye’nin mevcut yapısı, artık tek merkezden yönetilebilecek bir profil sunmamaktadır. Sahil hattında Alevi/Nusayri toplulukları, kuzeyde YPG/SDF unsurları, kırsalda Arap aşiretleri, güneyde Dürzi gruplar ve farklı bölgelerde yerel milis yapılanmaları bulunuyor. Bu fiili durum göz ardı edildiğinde çatışma riski artmaktadır.

Bu nedenle Suriye’nin güvenlik mimarisi şu ilkeye dayanmalıdır:

“Merkezî devlet – yerel güvenlik aktörleri eşgüdümü.”

Bu model:

  • Bölgesel güvenlik birimlerinin tanınmasını,
  • Ağır silahların merkez kontrolüne devrini,
  • Yerel kolluk yapılarının idari çerçeveye oturtulmasını,
  • Ulusal güvenlik anlayışının yeniden düzenlenmesini içerir.

Bu yaklaşım, hem bölgesel güçlere hareket alanı sağlar hem de ülkenin parçalanmasını engeller.

  1. Yerel Silahlı Yapıların Kademeli Entegrasyonu: Kaçınılmaz Olanın Yönetilebilir Kılınması

Suriye’de silahlı yapılara “yokmuş gibi davranmak”, sahadaki istikrarsızlığı beslemekten başka sonuç doğurmaz. Aşiret güçleri, Şii milis ağları, YPG/SDF: Syrian Democratic Forces (Suriye Demokratik Güçleri) yapıları ve muhalif unsurların tamamı, bölgesel düzende belirleyici aktörler hâline gelmiştir.

Bu nedenle ulusallaştırılmış bir entegrasyon programı gereklidir.

Bu program:

  • Yerel silahlı yapıların resmî statüye kavuşmasını,
  • Merkezi otoriteyle bağlantılı komuta mekanizmaları oluşturulmasını,
  • Bölgesel güçlerin kendi iç düzenlerini korurken ulusal sisteme eklemlenmesini hedefler.

Bu model, sahadaki güçleri çözümün parçası hâline getirir.

  1. Ekonomik Stabilizasyon ve Koridor Diplomasisi: Çatışma Yerine Akış Yönetimi

Suriye’de her çatışma hattının arkasında bir ekonomi vardır. Aşiret bölgelerinde tarım ve akaryakıt, kuzeyde sınır ticareti, sahil hattında liman ekonomisi, doğuda enerji hatları belirleyicidir. Bu nedenle ekonomik istikrar, güvenlik kadar önemlidir.

Stratejik yaklaşım şu ilkeyle şekillenmelidir:

“Ticaret koridorları açık kaldığı sürece çatışma alanı daralır.”

Bu çerçevede:

  • Halep–Şam ticaret aksının güvenli hâle getirilmesi,
  • Gaziantep–Azez–El Bab hattının kontrollü entegrasyonu,
  • Lazkiye–Tartus limanlarının çok taraflı ekonomik işbirliklerine açılması,
  • Tarım ve akaryakıt ticaretinin denetimli sisteme kavuşturulması gereklidir.

Ekonomik düzen, siyasal istikrarın temel taşı olacaktır.

  1. Çok Aktörlü Rekabetin Yönetimi: Eşzamanlı Diplomatik Denge

Suriye sahasında bölgesel ve küresel aktörlerin varlığı çok boyutlu bir tablo yaratıyor. ABD–Rusya rekabeti, İran’ın milis yapılanması, Türkiye’nin güvenlik öncelikleri ve İsrail’in güneydeki tampon bölge yaklaşımı sahayı sürekli baskı altında tutuyor.

Bu nedenle Suriye’de uygulanabilir tek diplomasi modeli şudur:

“Aynı anda herkesle temas, kimseyle tam bağımlılık.”

Bu çerçeve:

  • ABD ile doğu güvenliği,
  • Rusya ile sahil dengesi,
  • Türkiye ile kuzey hattı,
  • İran ile milis denklemi,
  • İsrail ile güney güvenliği konularında çok kulvarlı diplomatik temas gerektirir.

Bu yaklaşım, Suriye’yi bölgesel rekabetin nesnesi olmaktan çıkarıp, denge kurabilen bir aktöre dönüştürür.

  1. Yönetilebilir Özerklik Modeli: Bölünmeden Çeşitlilik Yönetimi

Bugün Aleviler, Arap aşiretleri, Kürt yapıları, Dürzi toplulukları ve muhalif bölgelerin ortak kaygısı aynıdır:

“Merkez bizi temsil etmiyor.”

Bu nedenle, Suriye’nin geleceği “federal bölünme” veya “tek merkezli zorlayıcı yönetim” ikilemine sıkışmamalıdır. Çözüm, yönetilebilir özerklik modelidir.

Bu model:

  • Yerel yönetimlere karar alma mekanizmalarında belirli bir esneklik verir,
  • Kritik güvenlik ve dış politika meselelerini merkezde toplar,
  • Ülke bütünlüğünü korurken gerilimleri azaltır.

Bu yaklaşım, bölgesel talepleri sisteme dâhil ederek çatışma potansiyelini azaltır.

  1. Mülteci Dönüşlerinde Kalıcılık İlkesi: Güvenlik–Mülkiyet–Geçim Üçlüsü

Mültecilerin dönüşü, Suriye için yalnızca insani bir başlık değil, aynı zamanda sosyal istikrarın kritik parametresidir. Ancak dönüşlerin kalıcı olabilmesi için üç temel alan garanti altına alınmalıdır:

  1. Güvenlik – Bölgenin çatışmadan uzak olması.
  2. Mülkiyet – Ev, arazi ve hak sahipliği konusunda çözüm mekanizması.
  3. Geçim – Tarım, sanayi ve ticareti canlandıracak ekonomik destek.

Bu üç ayak yerleşmeden, dönüşler yeni bir kırılganlık alanı üretmeye devam edecektir.

  1. DEAŞ ile Mücadelede Çift Hatlı Yaklaşım: Güvenlik + Toplumsal Direnç

DEAŞ’ın tamamen ortadan kalktığını söylemek mümkün değildir. Örgüt, hücre tipi yapılanmalar ve düşük yoğunluklu saldırılarla varlığını sürdürmektedir. Bu nedenle mücadele iki eksende yürütülmelidir:

  • Askerî eksen: Hücre temizliği, istihbarat koordinasyonu, EYP önleme çalışmaları.
  • Toplumsal eksen: Kamplarda radikalleşme azaltma, eğitim programları, genç nüfusa destek mekanizmaları.

Bu çift hatlı yaklaşım, DEAŞ’ın sosyoekonomik zeminini daraltır.

Son Değerlendirme: Haritalar Değişse de Asıl Mücadele Zihinlerde Suriye’nin geleceğine dair bütün senaryoların kesiştiği nokta şudur:

“Bu ülke, ancak dengeli bir güç paylaşımı modeli ile istikrara kavuşabilir.”

Ortadoğu’daki fırtına büyürken Suriye’nin kaderi, sahadaki aktörlerin yeni bir denge formülü üretip üretemeyeceğine bağlıdır. Haritalar yeniden çizilebilir; ancak asıl belirleyici olan, toplulukların birbirine karşı geliştireceği güven, kabulleniş ve ortak yaşam iradesidir.

ÖZGÜR AKIL / Sosyolog

Scroll to Top