Özgür Akıl: “Derin Sessizlik, Keskin Strateji: Türkiye’nin Fırtınası”

Özgür Akıl: “Derin Sessizlik, Keskin Strateji: Türkiye’nin Fırtınası”

Özgür Akıl: “Derin Sessizlik, Keskin Strateji: Türkiye'nin Fırtınası”

Ortadoğu’nun karmaşık coğrafyasında, görünmeyen ama etkisi her geçen gün artan bir güç var: Türkiye. Bölgesel savaşların gölgesinde şekillenen yeni dengelerde, Ankara sessiz ama kararlı bir fırtına gibi hareket ediyor.

İran ile İsrail arasındaki gerilim, sadece iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi sarsacak potansiyele sahip. Bu durum karşısında Türkiye, sınır ötesinde hem güvenlik hem de diplomasi hamleleriyle yeni hedeflerini netleştiriyor.

Suriye’den Irak’a, İran sınırından enerji koridorlarına kadar uzanan bir strateji ağı örülüyor.

Bu yazıda, Türkiye’nin savaş sonrası dönemde nasıl bir yol izleyeceği, hangi alanlarda aktif rol alacağı ve neden bu kadar kritik bir aktör haline geldiği üzerinde duracağız.

Bölgesel Savaş ve Barış Süreci: Kimler Masada?

İran-İsrail çatışması ihtimali, sadece iki ülke arasında değil, bölgesel ve küresel güçlerin kesiştiği geniş bir denklemi karşımıza çıkarıyor. Olası bir savaş sonrası barış masasında;

  • ABD ve Avrupa, İsrail’in güvenliği ve enerji yolları için ana arabulucular olur.
  • Rusya ve Çin, İran’ın çökmesini istemez; yeniden yapılanmada söz sahibi olmak ister.
  • Türkiye ve Katar, hem Batı hem bölgeyle konuşabilen nadir aktörler olarak öne çıkar.
  • BM ve Arap Ligi, sembolik roller üstlenir; esas kararı büyük güçler verir.

Türkiye, bu masada yalnızca arabulucu değil, yeni düzenin inşasında aktif ve dengeleyici bir unsur olarak var olacaktır.

Türkiye’nin Stratejik Konumu ve Kırmızı Çizgileri

Türkiye’nin pozisyonu, sadece jeopolitik değil, doğrudan güvenlik refleksiyle belirlenmektedir:

  • Sınır güvenliği, özellikle Irak ve Suriye’deki olası tehditlere karşı mutlak önceliktir.
  • PKK/YPG’nin fiili özerklik arayışı, Türkiye’nin asla kabullenmeyeceği bir durumdur.
  • Yeni göç dalgaları, hem insani hem demografik risk oluşturduğu için sınırlarda tahkimat kaçınılmazdır.
  • Enerji koridorları, Türkiye’nin jeostratejik ağırlığını pekiştirmek için önemli bir karttır.

Bu kapsamda Türkiye, sadece savunma değil, proaktif güvenlik ve diplomasi politikasıyla sahadaki yerini almaktadır.

Sınır Ötesi Operasyonlarda Yeni Dönem

Artık sınır ötesi harekâtlar geçici değil; kalıcı ve stratejik bir yapıdadır. Türkiye, askeri varlığını sınıra yakın değil, tehdidin kaynağına yönlendirmiştir:

  • Irak’ta Sincar, Mahmur, Kandil, Hakurk hattında; PKK'nın lojistik ve eğitim üslerine yönelik kalıcı üs bölgeleri kuruluyor.
  • Suriye’de Kobani, Kamışlı, Tel Rıfat gibi özerklik bağlantı hatları hedef alınıyor.
  • İran sınırında, PJAK gibi örgütlere karşı SİHA destekli nokta operasyonlar ve istihbari denge hamleleri yürütülüyor.

Amaç, terörün kökünü kazımak değil sadece; yeniden filizlenmesini de kalıcı şekilde önlemek.

Etnik ve İslami Örgütlere Karşı Çok Katmanlı Mücadele

Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehditler sadece etnik temelli değil; aynı zamanda dini radikalizm üzerinden de biçimleniyor:

  • PKK/YPG/PJAK gibi ayrılıkçı yapılarla sert ve koordineli mücadele sürüyor.
  • DEAŞ, El Kaide ve diğer radikal gruplar, İran’daki kaos ortamında yeniden sahneye çıkabilir.
  • Haşdi Şabi ve Hizbullah gibi Şii milislerin Türkiye’ye tehdit oluşturması halinde istihbari ve gerektiğinde askeri önlemler alınacaktır.

Bu mücadele, askeri olduğu kadar; sosyal, dijital, finansal ve psikolojik bir bütünlük içinde yürütülmektedir.

Türkiye’nin Diplomasi ve İstihbarat Hamleleri

Türkiye’nin gücü yalnızca ordusunda değil; MİT’in derin saha ağı ve Dışişleri’nin çok yönlü diplomasisinde de gizli:

  • Türkmen, Arap ve Kürt aşiretleriyle, sahada yerel işbirliği mekanizmaları kuruluyor.
  • Barzani yönetimiyle koordinasyon, PKK’nın alanını daraltmada stratejik öneme sahip.
  • Batı’ya mesaj: “Bu örgütlerle mücadele sadece Türkiye’nin değil, sizin güvenliğiniz için de önemli.”
  • Bölgeye mesaj: “Türkiye adil ve güçlü bir aktördür.”

Görünmeden gören bu yapı, diplomasiyle birleşince sahada değil masada da ağırlık koyar.

Sonuç: Sessiz Fırtınanın Dalgaları

Türkiye’nin yürüttüğü bu strateji; klasik devlet reflekslerinin ötesinde, çok katmanlı, çok aktörlü ve derin devlet aklının ürünü bir denge politikasıdır.

✔ PKK/YPG özerkliğine geçit verilmiyor.

✔ Terör tehditleri sınıra varmadan bertaraf ediliyor.

✔ Göç dalgaları kontrollü hale getiriliyor.

✔ Enerji ve güvenlik koridorları Türkiye üzerinden inşa ediliyor.

✔ Türkiye, barış masasında da sahada da vazgeçilmez aktör haline geliyor.

Bugün sınırın ötesinde sessiz bir fırtına kopuyorsa… O fırtınanın ardında aklıyla düşünen, bilgisiyle yöneten, gücüyle uygulayan bir Türkiye vardır.

Ve bu fırtına, sessiz ama derindir.

Scroll to Top